Aralık, 2011 için arşiv

Oyundur Üç Kişilik Olan

Posted in Üçleme with tags , , , , , , , , , on Aralık 21, 2011 by aetiusflavius

Tık, ince topuklu sesi; tak, kalın topuklu sesi ve crescendo; tık, tak yumurta topuklu iskarpin sesi ve tiz bir ses, spor ayakkabı sesi; hepsi antistrof senkronizasyon içerisinde ve yine ince bir ses ve decrescendo, hafif ürkek öne sürülen piyon ve karşıt hamle, cüretkâr at çıkar ileri. Ardından başka bir ürkek piyon, tıpkı buyurganı gibi çekingen ve bu çekingenliğin dışa vurumu olarak ince ses ve karşıt olarak tok bir sesle ileri atılır vahşi fil. Eskilerin Avrupa Varyasyonu olarak adlandırılan hamle gelir peşi sıra ve çekingen şah dosta güven düşmana korku salan kalenin yanına geçer ve tak acımasız vezir ileri çıkar, piyonları tehdit eder. Birlikten kuvvet doğar ve bir piyon daha ileri çıkar ürkekçe, ama korunduğu içgüdüsü ile.

Kısa bir yolculuk sonrası nişangâha varan yolcular yeni bir amaçla yepyeni bir hedefe doğru ilerlerken çıkardıkları sesler uyumlu bir şekilde yankılanıyor ve yankılanan ve yeniden kendini tekrar eden sesler enstrümanlardan çıkan yeni seslere karışıyordu. Herkes kendi taşlarına odaklanmış ve savunmaya geçmiş bir vaziyette iken kimse ileri bir taş sürmüyor ve oyun karşılıklı çekingenlik içerisinde pata doğru gidiyor; herhangi bir yanlış hamle kayba yol açacak. Kazanmayı riske ederek zayi olmamak daha mantıklı gözüküyor. Taşlar aynı yere dönecek oyun bitince. İlerlerken eldekileri de korumak lazım hasar görmeden. Şak şak! Biri koşturuyor, acelesi var. Pat küt, ivedilikle ilerleyen biri daha, riski göze almış olabilir; ya da tam aksine cüretkâr atı sürmüştür ileri taşını korumak için. Alea iacta est!* Tak! Dubara! Oyun gitti bağıra bağıra…Hayır ahmak, kapı al kapı; Zeki Müren kapısı. Tık! Bir zar daha. Oyun ile ilintili ne kadar hesap yapılmış olursa olsun, biraz da şans gerekir. Çok düşünen, ileriyi gören ve ona göre hareket eden kazanır; bu kadar basit. Hayır! Biraz da şans gerekir, zar var zar; zar tutmak yasak. Karşı tarafın hamlesini zar zor tahmin edebiliyoruz. Ona göre hareket etmek lazım. Hayır, şans illaki gerekir; oluruna bırakmak lazım. Hesaplayalım bence. Hayır, oluruna bırakalım. İkisini birden yapalım! Hayır, ama o zaman bütün taşlar eşit değerde olur; şahı korumak lazım ve diğerlerini de tabii ki. Haklısın, ama asıl mesele çok daha basit. Ya kazanırsın ya kaybedersin. Peki ya beraberlik? Düşük ihtimal, zar atıyoruz. Hayır, zar atarsak bütün taşlar eşit önemde olur; at şövalye ruhludur, fil vahşi, vezir ise acımasız. Peki ya eşit güçte olan ve vezirliğe yükselme ihtimali olan piyonlar? İhtimal diyorsun, olasılık diyorsun; sana gelen zara bağlı.  Ama o zaman beraberliğe gidilmez, riske girmişsindir. Olabilir, önemli olan kaybetmeyi göze almamak. Doğru diyorsun, savunma yapalım bence.

Pat küt, pat küt. Cilalanmamış olan tahta zeminden tozlar çıkar ve adım attıkça gıcırdama sesleri gelir kulağa. Havaya yükselen toz partikülleri bir sima ortaya çıkarmaya çalışır ve her partikül bir simanın siluetidir. Gıcırdama sesleri, adım sesleri ve oyuncuların gür sesleri seyircilerin sessizliğine karışır. Bu esnada seyirciler büyülenmişçesine sahneye bakar ve oyunu izler. Ne güzel bir oyun değil mi? Evet, güzel. Seninde sahnede olman lazımdı. Neden? Çünkü sen de tam bir oyuncusun. Olabilir, ama sahnede niye olayım ki, elime ne geçecek sahnede olunca? Saçma sapan sorular sorma, sahnede sen ya da kim olursa olsun seyirciler o anda o kişiye inanırlar; yani oyuncuya. Evet, doğru; ama sahnenin arkası sahneden daha geniştir. Haklısın, fakat sen ne sahnedesin ne de sahnenin arkasındasın şu anda; bilakis izleyicisin. Önüne ne koyarlarsa onu tüketeceksin. O zaman daha iyi. Eğer sahnede olsaydım önüme ne koyulmuş ise ona göre davranacaktım. Arkasında olsa idim sahnedekilere göre planımı oluşturmak zorunda kalacaktım ki, bu bir bakıma daha kötü; çünkü daha fazla parametre ile uğraşacaktım. Evet haklısın, ama bu sefer de olaya müdahil olma şansın yok. Hem evet hem hayır. Evet olaya daha fazla müdahil olamayacağım ve önümdekine göre değerlendirme yapmak zorunda kalacağım. Hayır daha bağımsız tercihlerde bulunabileceğim, beğenmezsem eğer buna göre hareket edebileceğim. Olabilir, ama yine de karşı tarafa göre bir yargılama oluşturacaksın; her şeyden önce karşı tarafa bağlısın. Bu da iyi o zaman. Her davranışta bir karşıtlık üzerinden kendimi tanımlayabileceğim ve bu sayede savunmamı güçlendirebileceğim. Olabilir, ama ya seni karşıtlığa çekerse ve sen kendini karşıtlığına göre tanımlarken zamanla rakibinin oyununa gelirsen ne olacak peki; ilk başta iddia ettiğin şeye göre çok daha farklı bir yerde bulabilirsin kendini. O zaman haklıyım, sahnenin arkası önünden daha geniştir.

*: Söylentiye göre Caesar’a ait olan söz. Galya ile İtalya arasında sınır olan Rubicon Irmağı’nı geçerken söylemiş. Zarlar atıldı demek. Askerleri ile geçmesi yasak olan ırmağı askerleri ile geçen Caesar bu sözü söylemiştir ve ardından Optimates ve Populares arasında çıkacak olan savaş İkinci Triumvirate(üçlü yönetim) ve Roma’nın imparatorluk dönemine geçişine giden süreci başlatacaktır.