“Kültür alanında hiçbir nesne yoktur ki kökeninde barbarlık olmasın.”[1]
Giambattista Vico bir etnik grubun incelenirken onun mitolojisinin de incelenmesi gerektiğini söyler, zira ona göre millet olma şuuruna sahip olmak için gereken unsurlardan birisi de mitolojidir. Mitoloji sözcüğünün ise geçmişte söylenen sözlerin tekrar edilmesi olduğunu kabul edersek eğer Vico‘ya bir nebze hak vermiş olabiliriz.
Slav Mitolojisi’ne giriş yapmadan önce az biraz uyum sağlayabilmek maksadıyla:
Şimdi efendim tahmin edebileceğiniz üzere Slav Mitolojisi, Slav toplulukları Hristiyan olmadan önce yaygındı. Öte yandan Slavlar Keltler gibi olsun İskandinavlar gibi olsun söze yazıdan fazla güvenmişlerdi. Gerçi bahsi geçen dönemlerde yazı yazmayı bilip bilmedikleri hakkında pek fikrim yok, zira Kiril ve Metodius’un geliştirdikleri veya icat ettikleri alfabe aşağı yukarı IX.yy ortalarına tekabül ediyor. Kaldı ki Slav Mitolojisi’ne dair yazılı kaynaklar pek çok diğer mitoloji gibi Hristiyan rahipler tarafından yazılmış olup günümüze ulaşmıştır. Öte yandan Arthurian öyküleri ve Kelt Mitolojisi’ne dair söylenceleri aktaran rahiplerin aksine Slav Mitolojisi, Baltık Mitolojisi ya da Nordik Mitoloji de dönemin rahipleri tarafından yasaklanmış ve dolayısıyla bu mitolojilere dair örnekler günümüze pek ulaşamamıştır. Yabancıların tabiri ile söyleyecek olursak “Hijacked by Jesus” diyebiliriz, yani Hristiyan olmayan ögeler Hristiyan olan ögeler ile değiştirilmekte olup motifler analojik olarak Hristiyanlığa benzetilmektedir. Yine de belirtmekte fayda vardır ki Slav Mitolojisi, Baltık Mitolojisi’ne ve Nordik Mitoloji’ye benzemekte olsa da içerisinde gerek Türk olsun, gerek İran olsun çeşitli mitolojilerden de motifler yer almaktadır. Bu durumu Theodor Benfey “Dünya masalları arasındaki benzerliğin nedeni aynı atadan gelmek değil; tam aksine milletlerin birbirlerini etkilemesidir.” şeklinde açıklamıştır[2].
Slav Mitolojisi’nde Yaratılış Miti:
Slav Mitolojisi de Avrupa menşeili pek çok mitoloji gibi Proto-Hint-Avrupa dininden köklenmiştir. Dolayısıyla Slav Mitolojisi de benzerleri olan Baltık Mitolojisi gibi veya Nordik Mitoloji gibi içerisinde bol miktarda üç geçmesi gibi. Misalen Nordik Mitoloji de dokuz dünya vardır ve bunlar üçer klasmandan oluşur ya da insan ırkı üç sınıftadır gibi. Bu şartlar altında da Slav Mitolojisi’nde üç ve üçün katlarına –bilhassa dokuza– rastlanılması gayet normaldir.
Slav Mitolojisi de pek çok mitoloji gibi bir yumurta ile başlar. Altın Yumurta içerisinde bulunan Rod isimli tanrı yumurtayı çatlatır ve ardından görünen dünya ile eşi olacak olan (Anne) Lada’yı yaratır. Bu esnada Rod ile Lada’nın birbirlerine duydukları sevgi sonucu karanlık da çekilir. Rod okyanusları ve denizleri gökyüzü ile birbirine bağlayan göbek bağını gök kuşağının yardımı ile keser. Ardından doğru ile yanlışı, karanlık ile aydınlığı birbirinden ayırır, dünyayı ise üç parçaya böler. Bunlardan ilki tanrıların bulunduğu Prav iken görünen dünya Yav‘dır, yer altı ise Nav adındadır ve ölülerin diyarıdır.
Rod dünyayı yarattıktan sonra Toprak Ana olan Zemlya‘yı dünyaya getirir, o da direk okyanus derinliklerine iner. Ardından kendi yüzünün suretinden güneşi, göğüsünden ayı, gözlerinden parlak yıldızları yaratır. Güneşin doğuşu onun kaşlarındadır, karanlık geceler onun düşünceleridir, kuvvetli esen rüzgarlar onun nefesidir. Kar, yağmur ve dolu terleri iken sesi yıldırım ve şimşektir. Dünya yaratıldıktan sonraki ince ayrıntılar ile Svarog uğraşır. Svarog aynı zamanda demircilik ve ateş tanrısıdır. Svarog gece ile gündüzü yaratır, ayın ve güneşin birbirini takip etmesini sağlar, lakin unuttuğu şey topraklardır. Ardından bir ördeği görür ve ondan denizin derinliklerine dalmış olan Zemlya ile konuşmasını ister. Ördek Lada‘nın kuvvetli nefesinden dolayı ona yaklaşamaz, Svarog Rod’dan yardım ister. İkinci denemesi iki yıl süren ördek yine başaramaz ve Svarog tekrar Rod’dan yardım ister. Üçüncü denemesi üç sene süren ördek onun dalını getirmeyi başarır. Ardından güneşin, ayın ve rüzgarın yardımıyla Toprak Ana ortaya çıkar ve ay tarafından soğutulur. Yeryüzünün ortaya çıkması ile birlikte Svarog üç tane yer altı krallığı kurar. Toprak Ana’nın yeniden okyanusun derinliklerine gömülmemesi için dev yılan olan Yusha da Svarog tarafından yaratılır, görevi ise Toprak Ana’yı tutmaktır. Depremler ise yılanın hareketinde dolayı olmaktadır.
Slav Mitolojisi’nde Tanrılar:
Yaratılış:
- Rod: Gökyüzü, yeraltı ve yeryüzünün yaratıcısı. Altın yumurtadan çıkan Tanrı.
- Lada: Tüm tanrıların annesi.
- Svarog: Gökyüzündeki tanrıların lideri.
Gökyüzü:
- Svarogoviç: Ateş ve demircilik tanrısı.
- Perun: Fırtınaların, şimşeklerin ve savaşçıların tanrısı.
- Dazhbog: Güneşin tanrısıdır. Beyaz tanrı anlamına gelen Belobog olarak da adı geçmektedir.
Yeryüzü:
- Zemlya: Toprak Ana. Başlangıçta okyanusun derinliklerinde kaldığı için Mat Syra Zemlya yani Nemli Toprak Ana olarak da anılır.
- Kupala: Su Tanrıçası, bütün su kaynakları onun emrindedir.
- Veles/Volos: Tarım ve hayvan evcilleştirme tanrısı.
Yeraltı:
- Chërt: Yeraltı tanrısı ya da yeraltı tanrılarının lideri. Kara Tanrı anlamına gelen Chërnebog adıyla da anılmaktadır.
Diğer Tanrılar:
- Yaro/Yarilo: Bereket ve baharın tanrısıdır.
- Zorya: Sabah, akşam ve gece olmak üzere üç tanelerdir. Küçük Ayı Takımyıldızı’nda esir tutulan Vahşi Köpek’in ya da Simurg’un dünyayı yemesini engellerler.
- Stribog: Rüzgar tanrısı.
- Dogoda: Batı rüzgarı.
- Mokosh: Bereket tanrıçası.
Sihirli Varlıklar:
- Baba Yaga: Genellikle insan yiyen ve son derece güçlü olan bir cadıdır.
- Bogatyri: Yuvarlak Masa ve Şövalyeleri’nin Rus varyasyonunda geçerler. Üç kişidirler.
- Rorag: Anka benzeri bir kuş, kıpkırmızı tüyleri vardır. Rod’un içinden çıktığı yumurta ile ilişkilendirilir.
- Seryi Volk: Şekil değiştirebilen ve büyük bir bilgeliğe sahip olan kurttur.
- Simargl: Bildiğimiz simurg olduğu kadar ejderhaya da tekabül ettiği oluyor köpek başlı uçabilen bir cins kuşa da.
Referanslar:
[1]: Walter Benjamin -Pasajlar- Tarih Kavramı Üzerine- Bölüm 6 sf.41
[2]: Dr. Süheyla Sarıtaş- Halk Bilimine Giriş I